Kredi Kartı Kullanımının Enflasyona Etkisi

02 February 2014 Leave a comment

Aşağıda bundan 4 yıl önce yapılan bir araştırma sonucunun Kredi Kartıın enflasyona etkisi kısmı yer almaktadır. Kredi Kartı Sektöründe son 5 ayda yapılan mevzuat değişiklikleri bu doğrultuda yapıldığı gözlenmektedir.

“Enflasyon; fiyatlar genel düzeyindeki sürekli artışı ve paranın değerindeki düşüşü ifade eder. Enflasyon sadece bir malın fiyatındaki artışla değil, ekonomideki bütün malların fiyatlarındaki artışla ilgili bir kavramdır. Bu nedenle fiyatlar genel seviyesi ekonomideki bütün malların fiyatlarının genel bir ortalamasını ifade etmektedir. Enflasyon oranı bir yıl zarfında genel fiyat seviyesindeki yüzde değişimi verir. Bir ekonomide fiyatlar genel düzeyini etkileyen birçok etmenden söz edilebilmektedir. Bununula birlikte eğer bir ekonomide fiyat artışları çok hızlıysa ya da ılımlı olmasına rağmen geçmişi 15-20 yıllık bir döneme uzanıyorsa bu durumda böyle fiyat artışlarının gerisinde mutlaka bir parasal genişleme söz konusudur.

Fiyatlar genel düzeyinin artışlarına, aşırı talep nedeniyle mal ve hizmetlerdeki fiyat artışları ya da emeğe ödenen ücret artışları da etken olabilmektedir. Ürün ve hizmetlere artan talep nedeniyle fiyatların artması talep enflasyonuna; emeğe ödenen ücretin artması maliyetleri artırdığı için maliyet enflasyonuna neden olur.   Enflasyon artışlarının sebebi ne olursa olsun etkilediği toplumları her zaman rahatsız etmiş ve zarar vermiştir. Ekonomide zaman zaman üretim olanakları sınırını zorlayan toplam harcama (toplam talep) artışları ortaya çıkarabilir.Kamu harcamalarının artışı ile para arzının genişlemesi toplam harcama düzeyini arttıran en önemli nedenler arasındadır. Toplam harcama düzeyinin artması durumunda üretim birimleri üretim sürecine kanalize edecekleri kaynaklardan mahrumlarsa, talepsel genişlemeye reel hasıla artışı ile karşılık veremezler. Böylece ortaya çıkan aşırı talep, fiyatlar üzerinde artış yönünde baskı oluşturarak, talep enflasyonunun doğmasına yol açar. Talep enflasyonunun özü “çok paranın az mal peşinde koşmasıdır”.

 

Kredi kartlarının kullanımı, borçlanma imkânlarını genişlettiği için toplam talebin artmasına neden olmaktadır. Artan talebin ise üretimi artırması beklenir. Fakat enflasyonist ortamlarda, artan talep fiyatlar genel düzeyinin de artmasına etken olabilmektedir. Bunun başlıca nedeni, kredi kartlarının dolayısıyla tüketici kredilerinin efektif talebi körükleyerek kaydi para yarattığı, bunun da enflasyon artırıcı etkiye sahip olduğu görüşünden kaynaklanmaktadır.Fakat tüketim artışı, makro ekonomik olarak enflasyonu arttırmakla beraber, talebi de artıracak, arz yeterli olduğunda piyasa, optimum fiyatlarda dengelenecektir.

Kredi kartları, nakit para olmaksızın ürün ya da hizmet alabilme gücü yaratması, taksitli satışlardan faydalanabilme imkânı sağlaması sebebiyle yoğun olarak kullanılmaktadır.

Borçlanma imkânlarının genişletilmesi neticesinde oluşan enflasyon maliyet ya da ithalat ağırlıklı bir yapıda değil de talep enflasyonu şeklinde bir karaktere sahip olursa enflasyonu daha da yükseltici bir etkisi olabilir.

Talep enflasyonu, belirli bir dönemde, toplam talebin artarak toplam arzın üzerine çıkması ve toplam arzın toplam talebi karşılayamaması sonucu fiyat artışlarının ortaya çıkmasına denir. Arz sabitken sadece talebin artması sonucu, ekonomide arz talep dengesinin yeniden sağlanabilmesi için fiyatlar yükselir.

enflasyon

Talep enflasyonunun yaşandığı bir ortamda, kredi kartı ile yapılan işlemlerin enflasyona etkileri arz ile ilişkili olacak, arz tıkanmadıkça sorun yaşanması beklenmeyecektir. Toplam talebi kısmaya yönelik önlemlerden biriside kredi kontrolüne yöneliktir. Kredilere üst sınır getirilebilir. Hane halkının fazla kredi alıp harcama yapması engellenir. Bazı tüketim harcamaları için kredi verilmesi yasaklanabilir. Kredi kartlarına yapılacak taksit sayısı azaltılabilir, kredi kartı limitleri düşürülebilir. Kredilerin seçilmiş belirli sektörlerdeki üreticilere verilmesi sağlanabilir. Gerek ABD’de gerekse Avrupa ülkeleri gibi gelişmiş ve kredi kartının yoğun olarak kullanıldığı ülkelerde enflasyon oranı istikrarlı ve düşük seyretmektedir.

Türkiye’de fiyat istikrarsızlıklarının başlıca nedenleri üretim yetersizliği ya da aşırı talepten kaynaklanmaktan çok, üretim girdi maliyetleri ile ithal edilen mamul, ham madde, yarı mamul, yatırım malları ve enerji fiyatlarının yüksek olması gibi birçok konuda dışa bağımlılıktan kaynaklanmaktadır.

Kredi kartı ile gerçekleştirilen işlemler, bireylerin ödeme ve borçlanma imkânlarını artırmış, ihtiyaten elde tutulan para miktarını azaltmıştır. Bu ise gelir adaletsizliği gibi nedenler ile değişen para dolanım hızının dengelenmesine ve toplam talebin canlı tutulmasına neden olabilmektedir.”

 

Kaynak : Türkiye’de Kredi Kartı Uygulamaları /Dr. Ferudun Kaya

 

Categories: Genel

2011’in kattıkları 2012 ye umut verirken

26 December 2011 Leave a comment

Aslında ne kadar hızlı yaşıyoruz ne kadar çabuk eskiyor masamdaki takvimim ne kadar çabuk geçiyor saatler, günler , aylar…. Takvimime işaretlediğim sayılar ne çabuk geçiyor. Durduramıyorsun … İşler geliyor geçiyor yeni şeyler öğreniyorsun yeni bilgiler , yeni mevzuatlar sektör gelişiyor takip edemiyorsun kimi zaman… Yılsonu partilerinde düşünüyorsun ne yaptık ekip olarak ,  neleri geliştirdik geçen sene bu zamanda ne durumdaydık şimdi nerelere geldik diyorsun rakamlar değişiyor, raporlar gelişiyor, farklılaşmaya farklılaştırmaya çalışıyorsun işini kendinden bir parça katıp geliştirip müşterini mutlu etmeye çalışıyorsun …Hiçbir şey yavaşlamıyor herşey hızlı akıp gidiyor hatta geride kalmamak için sürekli koşuyorsun… Yılsonuna doğru neler yaptım diyorsun ömrümden giden bu 365 günde ben ne yaptım ….Bir şekilde yılsonlarında bir muhasebe bir hesaplaşma yaşıyoruz işimizde … Neleri istedik neleri gerçekleştirebildik, neler 2012’ye kaldı yılsonunun son haftası çözülüyoruz…

2011 hızlı bir yıl oldu ; peki kendimiz için neleri öğrendik, neleri deneyimlebildik, nerelerde yanlış yaptık, nelerden dersaldık, neleri kabullendik, nerelerde değişmeyeceğimizi anladık, kimleri sevdik, kimleri sevmediğimizi hissettik, hayalimize bir adım yaklaşabilmek için nasıl bir adım attık,

2011’in nasıl bir rengi oldu size, 2011’de duyduğunuz en güzel ses neydi, 2011’de uyandığınız en güzel sabah hangisiydi? , canınızı en çok ne acıttı, bu acı size neler kattı, kimi affettiniz, hangi öfkenizden kurtuldunuz, yaptığınız en çocukca hareket neydi, en çok sarhoş olduğunuz gün hangisiydi, aldığınız en güzel hediye hangisiydi, birini gerçekten mutlu etmek için birşey satın almadan ne yaptınız ?, dostunuzu kaybetmek adına sırf onun farkında olması için ona hangi acı sözü söylediniz, ailenize ne kadar vakit ayırdınız , kaç kez anne babanıza onları sevdiğinizi söylediniz, kaç kere biraz yavaş yürümenin keyfini çıkardınız, kaç saat hiç konuşmadan sadece kendinizi dinlediniz, sadece kendiniz için sevdiğiniz yemeği kaç kez yaptınız, bu sene martıların sesini hiç dinlediniz mi !, sadece İstanbul’da yaşayan martıların yediği simitle kaç kez onları beslediniz….

Hangi korkularınızdan arındınız bu sene, hangi konuda daha özgüvenlisin kendine, hangi negatif özelliğini pozitife çevirdin, ne için sabırlı oldun, ne için en çok öfkelendin, kiminle hesaplaştın, kiminle hesaplaşamadın, en çok ne için ağladın, hiç arkana bakmadan kaç köprü yıktın, ya da hala sırtında kaç köprü taşıyorsun, hangi konu seni çaresiz bıraktı,biriyle uzlaşmak için kaç adım atın, herşeyi bırakıp kaç kez kendin için tatil yaptın, güneşin batışını kaç kez seyrettin ya güneşin doğuşunu, toprakla kaç kez bütünleştin, hayatındaki en yakın insanları gerçekten tanıdığının farkında mısın , en çok hangi olay seni güldürdü, senin güldürdüğün en güzel yüz hangisiydi, kimin kahkahası hayatına mutluluk getirdi, ne getirdi 2011 sana sordun mu kendine hiç… Zaman hızlı geçiyor soramıyorsun hesaplaşamıyorsun, yıl sonunda iş planını toparlarken biraz küçük bi ara ver uyumadan facebook’u kapat bunları da düşün kendi adına…

2012’ye girmeden hepimize herşeyden önce sağlık diliyorum..Kendimizi keşfedebildiğimiz, masumiyetimize dönebildiğimiz , çocukça gülebileceğimiz, kimseyi düşünmeden sadece müzikle dans edebildiğimiz, ailemizle sevdiklerimizle mutlulukla dolu bir yıl diliyorum…

Hep sevgiyle kalın…

Categories: Genel

Denize Bakmayı Bilmeyenler Bir Gün Mutlaka Boğulur.

21 January 2011 Leave a comment

Yüzmeyi bilmemek bir gün mutlaka boğulacağın anlamına gelmiyor ama denize bakmayı bilmemek bir yokluğun içinde sürekli boğulmak gibidir. Yok u da sevmeyi öğrendiğin zaman var sındır.İç acılarının toplamı kazandığın tecrübe ile eşittir her zaman. Ve bu tecrübe sana, her seferinde denize bakmayı öğretir…

Bazen hayata baktığın pencere kör bir pencere oluverir. Kafamızı biraz kaldırsak belki daha öteleri görebileceğimiz halde sadece çitlere kadardır bakış sınırımız…..

Kapalı gözlükle koşan yarış atları gibiyiz. Yanımızı yöremizi göremiyoruz. Sadece koştuğumuz yol bize hayat. Bu hızlı koşuda kaçırdıklarımız ulaştıklarımızdan çok daha fazladır.İşte bu yüzden yarışı 1.olarak tamamlamak , bizi her zaman zafer sahibi yapmaz…

Aptal Puma Sendromu’nu duymuşsunuzdur mutlaka, Pumalar bir tavşanı yakalamaya çalışırlarken , o tavşana değecek enerji kadarını harcarlar. Eğer tavşan çok hızlı kaçıyor ve Puma’yı yoruyorsa , Puma hemen vazgeçer.Çünkü tavşanı yakaladığında midesine indireceği , bir geyiği kovalarken harcayacağı enerji karşılığında ulaşacağı etten daha az olacağı için böyle davranır..Bunu yapmayanların yaşadığına “Aptal Puma Sendromu” deniyor.

Biz de eğer at gözlüklerimizden kurtulup neye ne kadar değer vereceğimizi , neyin peşinden ne kadar koşmamız gerektiğini iyi öğrenirsek , denize ( hayata) bakmayı da iyi bilir ve o hayat denizinin bizi kolay boğmasına izin vermeyiz.Kulaç atmayı bilmesek de bizi hayatta tutacak bir sandal bulunur elbet. Peki, suda nefes almaya çalışıyorsak? İşte budur bizi boğan . O yüzden denize bakmasını bilmek gerekiyor… Yok’larımızı, eksikliklerimizi, zaaf ve korkularımızı iyi tanırsak mutlu olma ihtimalimiz daha yüksektir. Mutlu olmak adına hep başkalarını mutlu etme yanılgısına düşmek de düpedüz boğulmaktır.Herkesi mutlu ve memnun edemezsiniz.Herkesi eşit kuvvette de sevemezsiniz ve herkes sizi sevmek zorunda değildir.Unutmayın ki dünya yuvarlaktır ve ne tarafa dönerseniz dönün , dünyanın yarısı hep arkanızda kalacaktır…..

Kahraman Tazeoğlu…

Categories: Genel

Twitter’da Başarı Sağlamak

23 October 2010 Leave a comment

Micro bloglama (micro blogging) sitesi Twitter, üyelerinin kısa mesajı ile mesaj girişi yapabildikleri ve web siteleri, yazılar ve resimlere link verebildikleri bir site olarak , medyanın da desteği ile kullanıcı sayısını hızla artırmaktadır.

Sosyal medyada en çok tercih edilen sosyal ağ sitesi Facebook olarak gözükürken , özellikle 2009 yılı içinde üzerinde en çok konuşulan sitenin Twitter olduğunu söyleyebiliriz. Alexa verileri incelendiğinde , Twitter sitesiyle ilgili 2009 yılında başlayan hareket oldukça artmaktadır.

Yine de , bu hızlı yükselişe rağmen Twitter sitesinin daha yolun başında olduğunu söyleyebiliriz. Son rakamlara bakıldığında bir günde gerçekleşen şakıma ( tweet ) sayısının 50 milyon seviyelerine geldiği görülüyor.

Mikro bloglama konusunda odaklanan Twitter sitesinden çeşitli konularda fayda sağlayabilirsiniz.

CRM: Siz olmasanızda insanlar hakkınızda konuşabilecekti.Orada olmakla hem hedef kitleniz ile yakın bir iletişim sağlayabilir, hem de istek ve ihtiyaçları ile ilgilenecek olumly görüşlerin artmasına katkı sağlayabilirsiniz.

MARKA BİLİNİRLİĞİ: İçerik değeri olan şakımalar yaptıkça, üyelere bir değer yarattıkça, daha fazla kişinin sizi farketmesini sağlayabilir, marka bilinirliliği yanı sıra , bu kişilerin gözünde markanızın teknolojiye uyumu konusunda da olumlu izlenimler sağlayabilirsiniz. Bireysel olarak açılan hesaplarda da kişi isminin bir marka haline gelmesi konusunda katkı sağlanmış olacaktır.

İLETİŞİM KANALI: Takip eden kişi sayısı arttıkça , hedef kitleniz ile sürdürülen iletişimde Twitter önemli bir paya sahip olabilir.Her sektör için , kendine özel bir iletişim stili olabilir. Örneğin, yayıncı şirketler için , en güncel haberleri,haberlerin görünmeyen yönlerini duyurma imkanı olurken , perakende / e-ticaret siteleri için promosyon ve kampanyalar ön planda kullanılabilir.

Twitter aynı zamanda müşterilerden şirkete yönelik bilgi desteiği almak açısından da bulunmaz bir iletişim kanalıdır. Yeni ürün ya da hizmetler , reklam kampanyaları gibi çeşitli konularda müşterilerinizin neler düşündüğünü öğrenmek önemli bir katkı sağlayacaktır.

TRAFİK YARATMAK: Çeşitli konular ile ilgili sitenize yönlendirmelere yaparak, özel kampanya ya da promosyonlar için teşvikler yaratarak , Twitter üzerinden sitenize trafik yaratabilirsiniz.En iyi sonucu almak için, sitenizden gidilen sayfanın Twitter’da verdiğiniz mesaj ile aynı içeiği taşıması önemli olacaktır.

SATIŞ: DELL, Twitter sitesini özel indirimler hakkında bilgilendirme amaçlı olarak kullanarak 24 ay içinde 3 milyon dolaradan fazla satış gerçekleştirdi.Sadece buradaki kullanılıcılara özel olarak tanımlanan , kupon kodu türü indirimlerin ilgi çektiği ve iyi sonuç verdiği görülüyor. Ayrıca bu tür kampanyalar viral olarak da yayılma potansiyeli taşıyorlar.

ŞİRKETLERİN TWITTER KULLANMA NEDENLERİ

Şirketlerin Twitter’ı hangi amaçlar için kullandıkları ile ilgili Econsultancy ve bigmouthmedia tarafından hazırlanan rapor iyi bir bilgi desteği sağlamaktadır.Rapora göre, şirketler Twitter sitesini en çok %62 oran ile yeni içerik yayınlamakta kullanmaktalar . Şİrketlerin %54 ‘ü bu siteyi pazarlama kanalı olarak kullanırken , %47’si markalarını takip amacıyla kullanmayı tercih etmektedirler.

TWITTER HESABINI ETKİLİ ŞEKİLDE KULLANMAK

Daha önceden alınmadıysa , şirket ya da marka isimlerinizi tercih ederek Twitter’da bir hesap yaratıp neler olduğuna içerden bakmak , konuyla ilgili size daha iyi fikir verecektir.

Hesabınızda bilgileri iyi bir şekilde doldurmak , arka plan resmini ilgi çekici bir şekilde düzenlemek , iyi ve akılda kalıcı küçük bir resim kullanmak fayda sağlayacaktır. Ne yapacağınızdan emin değilseniz , seçtiğiniz isimleri güvenceye aldıktan sonra , rakiplerinizin ya da diğer kullanıcıların neler yaptıklarını inceleyebilir, fikir alabilirsiniz.

DOĞRU ŞEKİLDE ŞAKIMAK

Twitter kullanırken hedef kitle ile ayrı telsen çalmak olumsuz, aynı frekansta şakımak olumlu etki yapacaktır. Bu amaçla , bir süre hedef kitlenin kullandığı dil takip edilebilir.

Çok ama içi boş şekilde şakımak da pek faydalı olmayacaktır.Sizi takip eden kişiler için değer yaratacak onların ilgisini çekecek içerik kullanmak en iyi sonucu verecektir. Şirketin insani yönünü ortaya çıkarmak , fazla kurumsal ve soğuk bir dil kullanımından kaçınmak da olumlu katkı sağlayacaktır.

ŞAKIMA ZAMANLAMASI

Benzer şekilde kullanıcıların şakıma sıklıkları da takip edilerek , ne onları sıkacak kadar çok, ne de ilgisiz görünecek kadar az şakımak doğru olacaktır. Hergün en azından bir kez şakımak , sürekliliği sağlayacak , sizi takip edenlerin güncel bilgilere ulaşmasını sağlayacaktır.

TWITTER HESABINIZI GELİŞTİRMEK

Twitter hesabınızı geliştirmek için kullanabileceğiniz çeşitli alternatifler olacaktır. Herşeyden önce , Twitter hesabınızı şirketinizin çalışanları ile paylaşabilirsiniz.Şirket çalışanları , sizin mesajlarınızı yeniiden şakıyarak da ( retweet ) mesajlarınızın daha geniş bir kitleye ulaşmasına yardımcı olabilirler. Sektörünüz ile ilgili ilginç kişi ya da kuruluşları takip edebilir, alıntılar yapabilir, hedef kitleniz ile paylaşabilirsiniz.

Şirketinizin bayi ağı, iş ilişkisi içinde olduğu kişi ya da kuruluşlar da en son haberleri ya da duyurularınızı takip etmeleri amacı ile hesabınıza üye olmaya davet edilebilirler.Web sitenizden ve diğer sosyal medya hesaplarınızdan Twitter adresinize yönlendirme yapmanız faydalı olacaktır. Sosyal medya hesaplarınızın bulunduğu renkli kartvizitleri dağıtmak, basılı evraklarınızda sosyal medya adreslerini kullanmak katkı sağlayabilir.

Çeşitli etkinliklerde sosyal medya adreslerinizden bahsedebilir, ürünlerinizin içine küçük bilgi kartı olarak sosyal medya adreslerinizi koyabilirsiniz. Başlangıç aşamasında , sektörünüzde bulunan ya da konunuz ile ilgili konuşan kişileri sizin takip etmeniz de fayda sağlayacaktır. Siz takip ettikçe , katılımda bulundukça , sizin de o mecrada olduğunuzun farkına varılacak , siz de takip edilmeye başlayacaksınız.

Twitter kullanıcılarını ilgi alanlarına göre gruplayan bazı siteleri kullanarak , aynı ilgi alanındaki kişilere ulaşmak konusunda bazı adımlar atabilirsiniz.

Kaynak:İnternette Pazarlama ve Sosyal Medya Stratejileri

Categories: Genel

Nigeria

08 July 2010 1 comment

Ülke Bilgileri

Nüfus:143,3 milyon (2007 yılı tahmini) Yüzölçümü:923.773 km2 Başkent:Abuja Kişi Başına Milli Gelir:1,910 Dolar Büyüme Oranı:6,3 Döviz Kuru:118,55 Niara = 1 ABD $ Başlıca Şehirler:Abuja,Lagos,Ibadan,Kaduna,Kano
Port HarcourtTelefon Kodu:+234

Orta Batı Afrika ülkesi olan Nijerya toplam 923 773 km2 yüzölçümü ve 4.037 km kara sınırı ile bölgenin en geniş topraklara sahip ülkelerinden birisidir. Kara sınırlarını paylaştığı komşuları batıda Benin (773 km), doğuda Kamerun (1 690 km) ve Çad (87 km), Kuzeyde de Nijer (1 487) ‘dir. Ülkenin 853 km uzunluğundaki deniz kıyıları ise güneyinde yer alan Atlas Okyanusu Gine körfezine açılır.  Ülkede başlıca coğrafi oluşumlar Adamawa ve Jos platoları, Nijer nehri ve Nijer deltasıdır. Ülkenin kuzeyinde yer alan çöl bölgesi de iklim bakımından önemli etkisi olan bir coğrafi oluşumdur. Ülkede “Y” şeklinde birleşen ve Atlas Okyanusuna dökülen Nijer ve Benue nehirleri ülke coğrafyasını üç ana bölgeye böler niteliktedir. Tropik iklime sahip olan Nijerya’da bu iki nehir bitki örtüsü oluşumunda da önemli rol oynamaktadır.

Nijerya 143,4 milyon kişi (2007 tahmini) nüfusu ile Afrika kıtasında en kalabalık ülke konumunda olup, nüfus iki önemli kentte yoğunlaşmaktadır. Bunlardan başkent Abuja 2 milyon kişi nüfusu ile ülkenin orta bölgesinde yer alır. Diğer önemli kent Lagos, 10 milyonun üzerinde nüfusu ile Nijerya’nın Atlas Okyanusu’na açılan kapısı konumunda olup, şehir merkezi Benin sınırlarına yakın bölgede kuruludur.

Siyasi ve İdari Yapı

Nijerya İngiltere’den bağımsızlığını 1960 yılında kazanmıştır. Üç yıl sonra ülke çokça etnik, kültürel ve dini farklılıkları bulunan geniş bir nüfus yapısı ile cumhuriyete dönüşmüştür. Ülkenin kuzeyi, batısı ve doğusu üç büyük etnik grup tarafından paylaşılmakta olup, bunlar Hausa-Fulani, Yoruba ve Ibo şeklindedir. 1967 yılında bölgede hakimiyet kurmak için güç elde etme rekabeti nedeniyle etnik gruplar arasında gerilim ortaya çıkmış ve iç savaşa neden olmuştur. İki buçuk yıl süren kanlı iç savaş sonrasında Doğu bölgesindeki etnik grup Biafra Cumhuriyeti şeklinde ayrı bir devlet kurma planlarını duyurmuştur.

 Bu dönemdeki iç savaşın 1970 yılında bitmesi neticesinde tekrar birleşen Nijerya’da iç barış kısa soluklu olmuştur. 1970 ve 1980’li yıllarda askeri müdahale hakimiyeti yaşanmış ve sadece 1979-1983 döneminde sivil bir yönetim iş başında olabilmiştir. İktidar partisinin 1983 yılı seçimlerinde oylamaya hile karıştırdığı suçlamaları ile başlayan kargaşa, 1985 yılında kansız bir askeri müdahale ile cumhuriyetin yeniden yıkılması ile sonuçlanmıştır.  Yönetimi ele alan General Babangida, 1986 yılında can çekişmekte olan Nijerya ekonomisini düzeltmek amacıyla IMF ile Yapısal Uyum Programı’nı açıklamıştır. Bununla birlikte sivil yönetime dönmek üzere hazırlanan ve üçüncü cumhuriyetin kuruluşunun da temelini oluşturan karmaşık bir programı devreye sokmuştur. Fakat kurulmuş olan bu cumhuriyet de; Haziran 1993’te varlıklı bir işadamı Moshood Abiola’nın kazanmış olduğu başkanlık seçimlerinin izah edilemeyen sebeplerle iptal edilmesi sonucunda tekrar çökmüştür.

  Ağustos 1993’te General Babangida yönetimin başına seçime gitmeksizin sivil işadamı Ernest Shonekan’ın gelmesini sağlamış, ancak bu da kısa süre sonra gerilimlere yol açarak politik kriz yaşanmasına neden olmuştur. Shonekan’ın görevden çekilmesi ile bu defa yönetime hevesli olan Savunma Bakanı General Sani Abacha yönetim gücünün kendisinde olduğunu ilan ederek gelmiştir. General Abacha tüm sivil yasaları iptal etmiş ve tamamen askeri rejime yönelmiştir. General Abacha 1998 yılında beklenmedik bir şekilde kalp krizi geçirerek öldüğünde ülkede pek üzüntü havası yaşanmamış, yerine gelen General Abdulsalami Abubakar ise daha demokratik katılım içeren bir yönetim sergileyememiş ve Şubat 1999’da ülkeyi seçimlere taşıyarak Mart 1999’da da askeri rejimin resmi olarak bitmesi sonucuna ulaşılmıştır.

 Bugün Nijerya Millet Meclisinde 360 milletvekili ve 109 senatör yer almakta olup, hükümetteki Demokratik Halk Partisi 262 milletvekili ve 85 senatör sandalyesine sahiptir. Nisan 2007’de dördüncü Nijerya Cumhuriyeti Başkanlığına Yar’Adua seçilmiş olup, Mayıs 2007’de resmi olarak görev yapmaya başlamıştır.

Nüfus ve İşgücü Yapısı 

Nijerya Afrika’nın en büyük nüfusuna sahip ülkesidir. Ancak, kaynaklara göre nüfus verileri farklılık arz etmektedir. 2006 yılı sayımlarına göre nüfusu 143,3 milyondur (71,7 milyon erkek, 68,3 milyon kadın). Nüfus artış hızı düşmektedir. UNDP’ye göre nüfus artış hızı 1975 yılından 2005 yılına kadar % 2,8’ten % 2,5’e düşmüştür.  2006 yılı seçimlerine göre, 75 milyon kişi ağırlıklı olarak Müslüman kuzey eyaletlerde, 65 milyon kişi Hıristiyan güney eyaletlerde yaşamaktadır. 250’den fazla etnik grup ile Nijerya dünyadaki en fazla etnik gruplara sahip ülkelerden birisidir. En büyük 3 etnik grup (kuzeyde Hausa- Fulani, güneydoğuda Igbo, güneybatıda Yoruba) ülke nüfusunun %68’ini teşkil etmektedir.

 Kentleşme artmaktadır. UNDP’ye göre kent nüfusu 1975 yılında toplam nüfusun %23,4’ü iken 2005 yılında %48,2’si olmuştur. 2015 yılında ise %55,9’u olacağı tahmin edilmektedir. Pek çok gelişmekte olan ülkede olduğu gibi, şehir ve kırsal alan arasında gerek alt yapı gerekse sosyal olanaklar açısından büyük uçurumlar bulunmaktadır. Örneğin, şehir nüfusunun %73’ü sağlıklı suya erişim sağlayabilirken, kırsal nüfusun %40’ı aynı olanağa sahip bulunmaktadır. Nijerya genç bir nüfusa sahiptir. Nüfusun %40’ından fazlası 15 yaşın altındadır. Genç nüfusun fazlalığı gelecekte işsizlik sorununun artacağının bir göstergesidir. Nijerya İstatistik Kurumuna (NBS) göre 2007 yılında işsizlik oranı %14,6 olmuştur. (Ancak gerçek işsizlik oranının daha yüksek olduğu tahmin edilmektedir.)

 National Bureau of Statistics’e göre toplam işgücü varlığı 2003 yılında 54,9 milyon iken, 2006 yılında 58,9 milyona çıkmıştır. 2007 yılında ise bu rakamın 61,2 milyon olduğu tahmin edilmektedir. Resmi istatistiklere göre 2003 yılında %14,8 olan işsizlik oranı 2007 yılında %11,8’e gerilemiştir. Ancak Nijerya’da gerçekte işsizlik oranlarının resmi verilerin çok daha üzerinde olduğu bilinmektedir. Nijerya’da işsizlik en önemli sosyal ve ekonomik sorunlar arasında yer almaktadır. Ülkenin kötü yönetilmesi, savaşlar, askeri yönetimler ülkenin kalkınmasını engellemiş ve işsizlik oranını da artırmıştır. Nijerya’da kalkınma için zengin kaynaklar bulunmasına rağmen bugüne kadar bu kaynaklardan yeterince istifade edilememiş ve bugün de kaynakların ekonomik kullanımında büyük sorunlar söz konusudur.

 Ülkede tüketimin düşük olması üretim artışını engellemekte bu durum da ekonomik kalkınmanın yavaşlamasına neden olmaktadır. İşsizlik ülkede suç oranının yüksek olmasında rol oynayan en önemli faktörlerden birisidir. Hidrokarbon sektörünün sermaye yoğun yapısı nedeniyle bu sektördeki gelişmeleri işsizliğin azaltılmasında etkin olamamaktadır. Gençlik Kalkınma Bakanı’nın açıklamalarına göre ülkede 64 milyon civarında genç işsizdir. Bu rakam toplam genç nüfusun yaklaşık % 80’ine tekabül etmektedir. Üniversite mezunlarının % 10’u iş bulabilmektedir. Nijerya’da 90’dan fazla üniversite bulunmaktadır. 1960’lı yıllarda ise sadece 5 üniversite bulunmaktaydı. 

Doğal Kaynaklar ve Çevre

Nijerya doğal kaynaklar bakımından zengin bir ülkedir. 800 km’lik sahilinde yer alan bataklık ve haliçlerde petrol ve gaz rezervleri bulunmaktadır. Petrol sondajına 1937 yılında başlanmış ve 1956 yılında petrol keşfedilmiştir. Ayrıca, granit, mermer, kireç taşı, kalay, kömür, demir, kurşun, çinko ve altın bakımından zengindir.
Petrol ve doğal gaz önemli enerji kaynaklarıdır. Yurtiçi ihtiyaç ağırlıklı olarak bu kaynaktan sağlanmaktadır. Diğer kaynak ise hidro elektriktir. Nijerya önemli kömür yataklarına sahip olmakla birlikte, üretim yılda 100 000 tondan azdır. Mum ve lamba halen önemli bir aydınlatma kaynağıdır.

  Nijerya Merkez Bankası’na göre, 2007 yılında toplam enerji üretimi %0,6 oranında düşerek 2,623 Mw olmuştur. Elektrik tüketimi ise 2007 yılında %6,4 düşerek 2.245 Mw olmuştur. Ayrıca, dağıtım ağındaki sorunlar nedeniyle elektrik kaybı yaşanmaktadır. Hükümet enerji sektörünü en önemli önceliği olarak gördüğünü belirtmiş ve 2009 yılı sonuna kadar elektrik arzını 6.000 Mw’ye çıkarmayı hedeflemiştir.

Ekonomik Durum

Nijerya 143,4 milyon nüfusu, 923 773 km2 yüzölçümü ve sahip olduğu petrol kaynakları ile Afrika kıtasında önemli bir ülke konumundadır.  Nijerya ekonomisinde petrol sektörü ile geleneksel tarım ve sınırlı düzeyde imalat sanayi şeklinde ikili bir yapı mevcuttur. Sömürge zamanında ticari tarım ürünleri üretilmeye başlanmış; liman, demiryolu ve yol yapımı gerçekleştirilmiştir. Bu zamanda, tüketici ürünleri için bir pazar oluşmaya başlamıştır. Bağımsızlığın kazanıldığı 1960 yılında tarım ihracat gelirlerinin ana kaynağı olmuş ve GSYİH’nın yarısından fazlasını oluşturmuştur.

Petrol sektörünün hızlı gelişimi büyümenin lokomotifi olmuştur. Resmi tahminlere göre, petrol sektörü federal devlet gelirlerinin %70- 80’ini, ihracat gelirlerinin %90 ’ını ve GSYİH’nın % 25’ini oluşturmaktadır. Ziraat (hayvancılık, ormancılık ve balıkçılık dahil) GSYİH’nın %42’sini oluşturmaktadır. İmalat sanayi ise GSYİH’nın % 5’ini oluşturur. Hizmet sektörü ile perakende ve toptan satış sektörleri büyümeye devam etmekte olup, 2007 yılında GSYİH’nın 1/3’ünü oluşturmuştur.

 1970’lerden beri ekonomik büyüme petrol fiyatlarındaki dalgalanmalardan etkilenmiştir. Sivil yönetimin başa gelmesinin ardından petrol fiyatlarındaki ve petrol üretimindeki artış ve tarım sektöründeki büyüme GSYİH’nın 2003 yılında %10,4 oranında büyümesine neden olmuştur. Ancak, 2006-2008 yılları arasındaki büyümenin kaynağı petrol sektörüne bağlı olmamıştır. Hatta bu dönemde petrol üretiminde düşüş gözlemlenmiştir. Büyümedeki artışın kaynağı petrol dışı sektör (tarım, ulaşım, haberleşme ve havacılık) olmuştur. Ancak, petrol sektörünün önümüzdeki dönemde önemini devam ettireceği beklenmektedir.

Dış Ticaret

İhracatın %90’ından fazlasını petrol ihracatı oluşturmaktadır. Hükümet ihraç kalemlerini artırmayı amaçlamakta ise de, bu konuda başarılı olamamıştır. İkinci en büyük ihraç kalemi ise LNG sıvılaştırılmış doğal gazdır. petrol ve petrol ürünleri dışında  gemiler, sondaj üretim platformları, etilen polimerler, kokao çekirdeği ile deri ve köselelerdir. Petrol dışı ürünlerin ihracatının düşük olmasının nedenleri arasında kaçakçılık, sınırlardaki önemli fiyat farklılıkları, Naira’nın aşırı değerli oluşu yer almaktadır. İthalatın % 50-60’ını sermaye malları ve hammaddeler, kalan miktarı ise dayanıklı olmayan tüketici malları oluşturmaktadır.

 Başlıca Ülkeler İtibarı ile Dış Ticareti Nijerya’nın en büyük ticari ortağı A.B.D.’dir. Bu ülkenin 2007 yılında Nijerya’nın ihracatı içindeki payı %47 olmuştur. ABD Nijerya petrolünün en büyük alıcısı konumundadır. ABD aynı zamanda Nijerya’nın ithalatında % 8 civarında paya sahip tedarikçi ülke konumundadır. Ancak, Nijerya’nın en fazla ithalat yaptığı ülke Çin’dir. Ucuz Çin tüketici ürünlerinin Nijerya imalat sanayinin gelişimi önündeki en büyük engel olduğu düşünülmektedir. Batı Afrika Ülkeleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) içindeki bölgesel ticaret sınırlıdır. Bunun nedeni, Nijerya’nın komşu ülkeler ile benzer tarım ürünlerini ihraç etmeye eğilimli olmasıdır.

Türkiye ile Dış Ticaret 

İş Konseyi Türkiye ile Nijerya arasında İş Konseyi bulunmamakta ancak iki ülke arasında Ortak Ticaret Odası faaliyette göstermektedir. Türk malları için büyük bir pazar niteliğindeki Nijerya ile ticari ve ekonomik ilişkilerimizi geliştirmek üzere Lagos’ta bir Nijerya-Türkiye Ticaret Odası kurulması amacıyla yürütülen çalışmalar tamamlanmış ve Oda yöneticileri seçilmiştir. Bir grup Nijeryalı ve Türk işadamı tarafından kurulan söz konusu ticaret odasının resmi açılışı dönemin Devlet Bakanı ve KEK Eşbaşkanı Edip Safder Gaydalı ve refakatindeki heyetin katıldıkları bir törenle 10 Mart 2000 tarihinde Lagos’ta yapılmıştır.

İki Ülke Arasındaki Müteahhitlik İlişkileri Bir Türk firması 2002 yılında 128 milyon dolar tutarındaki Kaduna Çevre Yolu Projesi’ni üstlenmiştir. Diğer bir Türk firması Nijerya’da 2007 yılında inşaat sektöründe iş fırsatı bulabilmiştir. 2009 yılında Nijerya’da iş yapmakta olan diğer 2 Türk inşaat şirketi daha bulunmaktadır.

  İhracat Potansiyeli Olan Başlıca Sektörler Ülkemizden Nijerya’ya ihracat potansiyeli olan başlıca ürün ve sektörler : Hamur mayaları, meyve suları,dondurulmuş su ürünleri,fındık, şekerli ve çikolatalı mamüller, domates salçası, otomotiv, otomotiv yan sanayi, radyo, televizyon, kaydedici cihazlar, demir çelik ürünleri, maden ve inşaat makineleri, jeneratörler, konvektörler, transformatörler, pompa ve kompresörler, plastik ve metal borular, aliminyum sac levha ve şeritler, beyaz eşya ve klimalar, telefon ve telefon aparatları, musluk ve vanalar, ilaç, tarım makinaları ve traktörlerdir.

Pegasus Havayolları Güvenlik Demosu

05 July 2010 3 comments

Geçen hafta Gaziantep’e gerçekleştirdiğim iş seyahatimde Pegasus Havayolları ile sabahın 6’sında gayette uykuluyken uçağa bindim. Kemerimi bağlayıp uykuya dalmaya hazırlanırken birden karşımdaki ekranda Güvenlik demosunu alışık olduğumuz hosteslerden veya sıradan bir demodan değil miniklerle esprili bir şekilde video kaydını seyretmeye başladım. O kadar esprili , ince ayrıntılı ve keyifliydi ki ingilizcesini de gayet dikkatli keyifle seyrettim.Uçmanın kolay ve güvenli yolu Pegasus, uçuşta uyulması gereken güvenlik bilgilerini miniklerin rol aldığı demo ile sevimli ve eğlenceli hale getirmiş işin açıkçası….

Pegasus, Türkiye’de bu uygulama ile bir ilke imza atmış bulunuyor. Kabin ekiplerinin  kalkıştan önce verdiği güvenlik bilgilerinin yer aldığı ve uçaklarda kabin içi ekranlarından gösterilecek güvenlik demosu, miniklerin rol almasıyla keyifli ve dikkat çekici  bir hale bürünmüş.  Pegasus Kabin Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı Nurçin Özsoy, “Uçuş güvenliği için kalkış öncesi kabin ekiplerinin kemer kullanımı, oksijen maskesi takılması gibi konularda verdiği güvenlik bilgileri, airshow’u olan uçaklarda ekranlarda gösterilecek. Bu bilgileri konuklarımızın uçuş güvenliğine dikkatlerini çekmek için Pegasus çocuklarının rol aldığı film ile renkli hale getirdik” dedi.   3 ile 8 yaşları arasındaki 21 çocuğun rol aldığı güvenlik demosu, Atatürk Havalimanı’nın içerisinde bakım hangarında özel olarak hazırlanan sette 50 kişilik ekibin görev aldığı çekim, Pegasus’un son teslim aldığı ‘Merve’ isimli  Boeing 737-800 model uçakta gerçekleştirildi. Filmpark tarafından  çekilen, İngilizce ve Türkçe versiyonları bulunan filmin yönetmenliğini Filmpark’dan Duygu Güzelmeriç yaptı.   Oldukça eğlenceli geçen çekimlerde heyecanları gözlerinden okunan minikler, zaman zaman 50 kişilik çekim ekibine zor anlar yaşatsa da ortaya çıkan sonuç herkesi mutlu etti. İlk kamera deneyimlerini yaşayan 21 minik, gelecekte gülümseyerek hatırlayacakları çok özel anılarla çekimden ayrıldı.  

Bu tür farkındalık yaratan , yaratıcı çalışmalarla daha sık karşılaşmak ümidiyle…

Categories: Marka Reklamlar

Paralel Evrenler Teorisi

Benim gibi 2 yıldır Fringe’in her bölümünü keyifle izliyorsanız , Flash Forward , Paradox gibi paralel evrenle ilgili dizileri izledikten sonra bilimle ilgili  her türlü araştırmayı yapanlardan iseniz J.Richard Gott’un Paralel Evrenler Teorisi ile ilgili Time Travel İn Einstein’s Universe: The Physical Possibilities of Travel Through Time kitabından bir alıntıyı sizlerle paylaşmak istedim.

” 20.yy’ın başlarında geliştirilen kuantum mekaniği, atom ve molekülerin davranışlarını klasik fizikten farklı radikal bir anlayışla açıklayabilen bir disiplindir.

Kuantum mekaniğine göre parçacıklar hem dalga hem de parçacık karakteri taşırlar. Kuantum mekaniğini klasik fizikten ayıran en önemli ilkelerden biri olan Heisenberg belirsizlik ilkesi bir parçacığın konumunun ve hızının aynı anda belirlenemeyeceğini söyler. Makrskopik büyükler için bu belirsizlik önem taşımaz. Ancak mikroskopik boyutlarda yani atomik boyutlarda önem taşır.

Kuantum mekaniği elektrotların enerji seviyelerini değiştirdiklerinde atomların belirli dalga boyundaki ışınımları nasıl yayınladığını veya soğurduğunu açıklar.Parçacıkların dalga özelliği kuantum tünellemesi gibi klasik fiziğin yabancı olduğu olaylara çözüm getirir. Kuantum tünellemesinde, bir helyum çekirdeği aniden uranyum çekirdeğinden dışarı fırlayarak ve uranyum çekirdeğinin radyoaktif bozulmasına neden olur. Kuantum mekanik dalga denkleminin çözümü parçacıkların farklı konumlarda bukunma olasılıklarını verir. Parçacıkların farklı konumlarda bulunma olasılıkları parçacıkların farklı gözlemleneceği anlamına gelir ve bu kuantum mekaniği çoklu paralel evren yorumlarını doğurur.Birçok fizikçi bu yorumun teoriye gereksiz bir ek olduğunu düşünmektedir.Ancak kuantum teorisi sınırlarında çalışan pek çok fizikçi de paralel evren yorumunu , bu yorumdaki gelişmeleri ve yoruma yapılan ekleri çok ciddiye almaktadır.

Bu anlayışa göre evren, yalnızca tek bir dünya tarihi değil paralel olarak birçok dünya tarihi içerir. Bizim gibi bir dünya tarihini yaşamak,geçmişten geleceğe giden raylar üzerinde bir trende bulunmak gibidir. Trendeki yolcular yol üzerindeki istasyonların geçişlerini izler gibi , tarihteki olayların geçişlerini izler.İşte Roma İmparatorluğu yılıkldı,2.Dünya Savaşı sona erdi, insanlar Ay’a iniyorlar. Ancak evren bir çok rayın kesiştiği dev bir değişim alanı olabilir.Tren sürekli olarak bir yol ayrımıyla karşılaşır ve her iki yoldan birini seçer. Kuantum mekaniğinin çoklu evren teoremine göre , bir gözlemin kaydediliği ya da bir kararın verildiği her seferde raylarda bir yan yol oluşur. Gözlem ya da karar insanlar tarafından yapılmak ya da alınmak zorunda değildir. Atomda bir enerji seviyesinden diğerine geçen bir elektron bile raylardaki bu ayrılmaya neden olabilir.

Bu senaryoda Oxford Üniveristesi fizikçilerinden David Deutch’un görüşü , bir zaman yolcusu geçmişe gidebilir ve daha genç bir kızken büyükannesini öldürebilir , şeklindedir. Bu olay evrenin bir zaman yolcusu ve ölü bir büyükanne içeren yola girmesine neden olur. Büyükannenin yaşadığı ve zaman yolcusunu dünyaya getiren anneyi doğurduğu evren ( hatırladığımız evren ) hala vardır. Zaman yolcusu yalnızca ,değiştiriliş tarihte yer alacağı farklı bir evrene geçer.

Bu fikirler Gregory Benford’un 1980 Nebula Award ödüllü bilim kurgu romanı “Timescape’de” çarpıcı bir şekilde sunulmuştur. Hikaye 1998’de geçer ve hikayenin kahramanı 1998 yılında dünyayı çok büyük ölçüde etkileyecek ekolojik bir felaket hakkında bilim adamlarını uyarmak için 1963 yılına takyon ( tachyon) demeti (ışıktan daha hızlı hareket eden sanal parçacıklar) kullanarak bilgi aktarır.

Bu romanın dikkatimi çekme nedeni , 1974 yılına ait bir makalemin romanda yer almasıdır. Hikayenin kahramanı 1998 yılında bir uçak yolculuğu sırasında makalemi okur ve bu ona bir takyon vericisi yapma ilhamı verir.Benford zamanında benim makalemle ilgili kısmı “Cathy ona verdiği , Gott tarafından yazılan makaleyi bulmak için çantasının altını üstüne getirdi şeklinde anlatır sonra , İşte ; A Times Symetric, Matter and Anti-Matter Tachyon Cosmology ( Zaman-Simetrik Madde ve Anti-Madde Tachyon Kozmoloji)Gerçekten zor bir alan .Ancak Gott’un çözümü orada, sayfada parlıyordu” diye bitirir.( Öylesine parıldayan benim araştırma makalem miydi? )

Uyarı 1963 yılının sonbaharında alınır ve bilim insanları üzerinde çalışmaya başlarlar. Kuantum mekaniğinin çoklu evren teoremini bilmektedirler ve ekolojik felaket hakkında yaptıkları yayınlar, evreni , bu felaketten uzaklaştıran farklı bir çizgiye yönlendirir.Tesadüfen bu paralel evrende Başkan Kennedy Dallas’da öldürülmeyip sadece yaralanır.

Elbette ki bu sadece hikayedir. Gerçek olabilir mi? Belki de kitapla anlatılanların aynen gerçekleştiği paralel bir evren vardır.

Bazı insanlar neden gerçekliği tartışılmaz yaşanmış bir tarih varken , farklı olaylardan oluşan çok sayıda başka başka tarihlerin varolduklarına inanırlar ?

Caifornia Institute of Tecnology (Caltech)’nin ünlü fizik profesörlerinden Richard Feynman , genelde belirli bir sonucun olasılığını bulmak için , o sonucu doğuracak tüm olasılıkların gözönüne alınması gerektiğini göstermiştir. Öyleyse aynı sonucu doğuracak tüm olayların gerçekleşme olanağı vardır.

Sevdiği birini kurtarmak üzere geçmişe dönmek için bir zaman makinesi yapmak isteyen birine söyleyebileceğim en rahatlatıcı söz , bugün anladığımı kadarıyla ancak kuantum mekaniğinin çoklu-evren teorisi doğruysa hayalini gerçekleştirebileceğidir.Ve bu teori doğruysa , o zaman zaten sevdiğiniz kişinin iyi olduğu bir paralel evren var demektir. Çünkü tüm olası evrenlerin gerçek tarafı vardır.Ne yazık ki siz yanlış bir evrende bulunuyorsunuz…”

Kaynak:  Time Travel İn Einstein’s Universe: The Physical Possibilities of Travel Through Time _J.Richard Gott

Categories: Genel

Başarının Evrensel Yayılan Etki Yasası

Yayılan Etki Yasası ile ilgili birşey yazmadan önce uzakta yaşayan hayatımda her zaman telefondan da olsa pozitif enerjisini ulaştıran bir arkadaşımla konuştum. Günün keyifsiz konularının( İsrail ile yaşanan gerginlik, İskenderun’da yaşanan Pkk saldırısı,ülkenin siyasi durumu vb.) üzerinden geçtik dakikalarca tartıştık. Ama ne kadar olumsuz konularda konuşursanız konuşun yayılan etki yasasına göre bazı insanlardan aldığınız o pozitif enerji size de geçiyor ve gününüzü keyifle bitirmenizi sağlıyor. Bu durum size geçen pozitif enerjiyi sizin yaymanızı sağlıyor…

Kuantum Felsefesine göre; Yayılan Etki Yasası, titreşimlerinizin başkalarını, başkalarının titreşimlerinin de sizi nasıl etkilediğinin açıklar. Hayat bir enerji değişimidir ve her yerde ve her zaman bu hareket vardır. Bu devamlı biriktirme süreci hepimizin hayatında titreşimsel ve duygusal akıntılar yaratır. Bu sürecin nasıl işlediğini gösteren bazı kuantum fiziği olguları vardır. İlk olgu, aşama karmaşası olarak adlandırılır. Doğal dünyada parçacıklar birleşir ve ayrılır, ama iki tanesi biraraya geldikten sonra ayrılırken diğerinden parçalar koparır. Bu , aşama karmaşasının özelliğidir. İki varlık birleştiğinde enerjileri birbirlerine bağlanır ve ayrılırken her biri geride parçalar bırakır.

İnsanların duygusal deneyimleri de aşama karmaşasına uğrayabilir. Aslında bu her gün başımıza gelen bir durumdur. Biriyle ilişkiye girdiğimizde onun titreşimini alırız, tıpkı onun da bizim titreşimlerimizi alması gibi…Örneğin sıkıcı biri ile tartıştığımızda kendi kendimize kızmaya  başlarız…Morali bozuk bir insanla zaman geçirdikten sonra kendimizi kötü hissedebiliriz. Neşeli birilerinin yanında olmak da aynı şekilde bize mutluluk verir. Duygular bulaşıcıdır ve bütün insanların enerjisini etkiler.

Bu, başarı arayışımızda çok önemli bir ilkedir.Enerjik etkinin karmaşıklığı nedeniyle yanlız kişisel hayatımızdakileri değil, sosyal ve profesyonel hayatımızdaki ilişkilerin de tam olarak farkında olmayız. Başkalarının ruhu yalnızca düşüncelerimizi, ruh halimizi ve mutluluk duygusunu değil seçimlerimizi de şekillendirir.

Bu, örneğin bir iş kurmak ya da yönetmek açısından ne kadar önemli bir etken olduğunu görebilirsiniz. Bu olgu dürüst insanları işe almayı özellikle önemli kılar. Enerjik etkileşimler dünyaya yayıldığından işyerinizde ihmal ve yalancılık titreşimleri yayan kişilerin çalışmasını istemezsiniz.Aynı nedenden dolayı iş anlaşmalarında dürüslük de sizin için önemlidir. Bir atasözü şöyle der: “Balık baştan kokar.” Bunun anlamı,liderlik konumundakilerin tavır ve davranışlarının halk tarafından alınıp günlük hayata adapte edilmesidir. Bu durum ülkeler için olduğu kadar kitleler,şirketler ve aileler için de geçerlidir.

Yayılan Etki Yasası, enerjinizin dünyaya yayıldığını ve hem kişisel alanda hem de dünya genelinde etkili olduğunu gösterir. Şirketinizin verimliliğinden ailenizin uyumuna ve hatta dünya barışına kadar herşeyin üzerinde etkili olabilirsiniz ve oluyorsunuz da… Bu yasa sayesinde kişisel titreşiminizin gücü dünya çapında olabilir. Kalbinizde derin bir saygıyla yaşamayı ve bu saygıyı etrafınızdakilere yaymayı seçerseniz ortaya çıkan olumlu enerji tüm etki çemberlerine yayılır ve sonunda uyum kararınız her insanın bilincine yayılır.

Daha huzurlu bir aile hayatına sahip olmak istiyorsanız, bu kararı önce kendi içinizde almalısınız.İşçilerinizin daha çalışkan olmasını istiyorsanız , bu enerjiyi kendi hayatınızda da hedeflemeye başlamalısınız. Herkes kendi gücünün etkisini ve uzantısını anlamalıdır.Başarı arayışında gerekenler dürüstlük, istek,cesaret ve destektir.İster sorunsuz işten , ister mutlu ve sevgi dolu bir ilişkiden bahsediyor olalım ,bunlar en arzu edilen sonuçları üretmek için gerekli kişisel dalga uzunluğudur.

Her bireyin duygu ve hareketleri etrafınızda gördüğünüz enerji ve gücü besler. Eğer ilişkilerinizde , işinizde ve dünyada nefret yerine sevginin hakim olmasını istiyorsanız , kendinize ve diğerlerine daha sevecen bir enejiyle yaklaşmanız gerekir. Sevginin gücü her zaman kullanımınızdadır.Bu gücü bilincinize , enerjinize ve kararlarınıza taşırsanız yanlızca kendinize iyilik yapmakla kalmaz, bu pozitif olguyu bütün dünyaya yayarsınız….

Kaynak: Sandra Anne Taylor Quantum Success

Categories: Kuantum

WALT DISNEY MARKA HİKAYESİ

Biz  yaramaz  Miki Mouse , Vakvak Amca Donald Dug, Plüto gibi çizgi film kahramanları ile büyüdük halen TV’de aynı karakterler ile karşılaştığımda yüzümdeki güzel tebessümle  ve içimdeki çocukla oturup zamanımı keyifle geçirebiliyorum. Hepimizin çocukluğu onlarla geçmiştir. Onları bilmeyenimiz sevmeyenimiz yoktur.

Walt Disney CO. bizim jenerasyonda bu  çizgi film karakterlerini ekrana getirirken şimdi çocukluğunu yaşayanlar için  Winni The Pooh, Sinderalla gibi karakterler geliştirdi. Zaman içinde çizgi film sektörü büyüdükçe, yapımcılar hem kaliteli, hem de prestijli filmlere yöneldiler ve Oscar’lık başarılı işlere imza atmaya başladılar. Örneğin müzikleriyle Oscar alan Walt Disney’in Aslan Kral’ı bütün dünyada izlenme rekoru kırmıştı. Walt Disney yapımı bir başka film olan Kayıp Balık Nemo ise 2003 yılında 850 milyon dolarlık gişe hasılatı yapmış ve 76. Oscar ödüllerinde En İyi Animasyon Filmi ödülünü almıştı. Ki bu rakamı sadece 11 Oscarlı Yüzüklerin Efendisi geçebilmişti. Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler, Oyuncak Hikayesi ise yapımcının Oscar’ı kucaklayan ve hafızalara kazınan filmlerinden sadece ikisi. 2010 en iyi animasyonu  Oscar’ını kucaklayan ise yine Walt Disney yapımı Up’ın oldu… 

Kayıp Balık Nemo, Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler, Aslan Kral, Külkedisi Sindrella, yalan söyledikçe burnu uzayan Pinokyo, sevimli köpekler 101 Dalmaçyalı, Uyuyan Güzel… Bu karekterleri hayatımıza kazandıran kişi Walter Elias Disney; yani hepimizin yakından tanıdığı ve çoğumuzun onu da bir çizgi karekter sandığı Walt Disney…

İrlanda göçmeni bir ailenin oğlu olan Disney, Elias Disney ve Flora Call’un beş çocuğundan biri olarak 1901 yılında Chicago’da dünyaya geldi. Bir yandan okula, bir yandan da Chicago Sanat Enstitüsü’ne giderken 16 yaşında eğitimini yarıda bırakan ve ambulans şoförü olarak orduya yazılan Disney, 1919’a kadar Fransa’da Kızıl Haç’ta çalıştıktan sonra Amerika’ya geri döndü. Kansas’ta bir reklam atölyesinde kendisi gibi çizgilere düşkün Ub Iwerks ile tanışan Disney, onunla birlikte Iwerks-Disney Commercial Artists’i kurdu. Ancak onun gerçek yeteneği olan animasyona yönelişi Hollywood’a gelmesi ve Robert amcasının garajında küçük bir stüdyo kurması ile gerçekleşti.
Kardeşi Roy Disney ile Walt Disney Productions’ı kurdu ve şirketi dünyanın en ünlü film üreticilerinden biri oldu.

Walt Disney genelde bir diyabetsiyen ve adam ayrıca animasyon ve theme park (bir şeyle ilgili lunapark) tasarımlarıyla oscara aday olmadı tanesini alarak en çok Oscar kazanan şahsiyet olarak tarihe geçti, 7 kez de Emmy Ödülleri’ne aday oldu. Halen de en fazla Oskar’a aday olan şahıstır. Diane ve Sharon isimli iki kızı vardı. Walt Disney ve çalışanları; Dünya’nın en ünlü prodüksiyonlarını üretti.

Disney’in iç kişiliği olarak görülen; farelerden korkmasına rağmen Mickey Mouse da başta olmak üzere;Disneyland ve Walt Disney Resort gibi mekanlar da o’nun eseriydi.

Zamanda iş adamı zekasını kanıtlamak istercesine Walt Disney, Temel Reis gibi Mickey Mouse ile yarışan rakipleri karşısında yeni bir adım atarak ilk uzun süreli ve renkli animasyon müzikali üzerinde çalışmaya başladı. Bu işin başarısız olacağına dair yapılan tüm eleştirilere kulak tıkayan Walt, 1937’de romantizm dolu mükemmel bir hikaye olarak tanımladığı Snow White and 7 Dwarfs/Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler hikayesini bir Amerikan masalına dönüştürdü. Film, Disney’e birçok Oscar getirdi.


1940’da Pinocchio, 1941’de Uçan Fil Dumbo ve 1942’de Bambi doğdu. 1950’lerde Hazine Adası ve Denizler Altında 20.000 Fersah ile gerçek aktörlerin bulunduğu sinema dünyasına adımını atan Walt Disney, 1948 ve 1960 yılları arasında hayata geçirdiği 13 True-Life Adventures hikayesinin sekizi Oscar Ödülü kazandı.

Walt Disney, Winnie the Pooh, Uyuyan Güzel (1958), Sindirella (1950), Üç Küçük Domuz, Güzel ve Çirkin, Robin Hood gibi sayısız çizgi yaratırken, bugün gişede büyük başarılara imza atan 101 Dalmaçyalı, Aslan Kral, Tarzan, Oyuncak Hikâyesi, Bir Böceğin Yaşamı, Küçük Denizkızı, Mulan, Denizler Altında 20.000 Fersah ve Şaşkın İmparator gibi yapımlar onun yarattıkları üzerine kuruldu.


1940’da, çalışanlarının çocuklarıyla birlikte eğlenebileceği özel bir park kurma fikri aklına gelen Walt Disney, beş yıl içinde Disneyland projesini oluşturdu. Walt Disney, bu projede çalışan ‘hayal mühendislerine’ “Disneyland’ın dünyadaki en inanılmaz yer olmasını ve içinde parkı boydan boya gezen bir tren olmasını istiyorum” demişti. 1955’te California – Los Angeles’ın güneyinde Anaheim’da ilk Disneyland eğlence parkını açan Walt Disney, ardından Florida eyaletinin Orlanda kentinde ikinci eğlence parkının açılışını yaptı. Bu parklar Paris ve Tokyo’da da açıldı.


Babası, “sanatçı olacağım” dediğinde ona destek olmayacağını söyleyince iyi ki, hayallerinden, rüyalarından vazgeçmemiş Disney Amca. 15 Aralık 1966’da, 65 yaşında akciğer kanseri sebebiyle yaşamını yitiren çizgi dünyasının babası Walt Disney, yaratığı karakterler, ilham kaynağı olduğu filmler ve çizgi dizilerin yanında 40 otel, 11 park, 2 su parkı, 8 büyük stüdyo, 6 plak firması, 11 televizyon kanalı ile büyük bir ticari başarı olarak halen aramızda.

Walt Disney; Orlando , Florida’daki Walt Disney World açılmadan bir kaç yıl önce gırtlak kanserinden 15 Aralık 1966’da öldü.

16 Ekim 1923 tarihinde Walt ve Roy Disney kardeşler tarafından kurulan animasyon stüdyosu, büyüyerek  Hollywood stüdyoları haline geldi. Bugün, Walt Disney Company, American Broadcasting Company (ABC) ve ESPN (Entertainment and Sports Programming Network) gibi iki dev kuruluşun da sahibi olup, Burbank – California’yı merkez seçerek yerleşmiş dev bir kuruluştur.

 Walt Disney CO.nin yıllık geliri 30 milyar dolara çıktı. 1995 yılında Disney ABC televizyon şirketini satın aldı ardından Fox Televizyonunu  şirkete kattı.

Söylenecek, yazılacak çok başarı var Walt Disney için şimdi de 21 Mayıs 2010’da vizyona girecek olan bir prens ve bir prensesin zamanı tersine çeviren bilen kötü güçler ile iş birliği yaparak dünyaya hükmetme çabalarını anlatan  Pers Prensi-Zamanın Kumları ile karşımıza çıkıyor.

Kaynak:Wikipedia

Categories: Marka Hikayeleri

Defacto İle Jean Çıkarma Kampanyası..

Ne kadar jean giymekten vazgeçmesemde her sabah radyoda dinlediğim o kadar çok tekrarlanan reklamları  Defacto’dan etkilenmemek mümkün değil… Esprili jean çıkarma konsepti ile gerçekten markaya sempati yaratıyor…

Jean Amerika’nın Şalvarıdır reklam filmi ile tüm dikkatleri üzerine çeken Defacto, geçtiğimiz sezon başlattığı “Jean çıkarma” ya ünlü sanatçı Hamdi Alkan’la devam ediyor. Akdeniz esintileri taşıyan koleksiyonları ile büyük ilgi toplayan Defacto, Jean’nin rahatsız ediciliğine karşı Akdeniz’li Defacto’nun koleksiyonun da yer alan DeChino pantolonların rahatlığını ve şıklığını ön plana çıkartıyor. 

Türk tekstil sektöründe Akdeniz esintileri taşıyan, koleksiyonunda jean bulundurmayan tek spor/casual giyim markası Defacto, yine çok konuşulacak reklam kampanyası ile ilgi çekmeye devam ediyor.

Akdeniz modasının öncüsü Defacto’nun Genel Müdürü İhsan Ateş 3 Mayıs 2010 tarihinde başlayan dördüncü reklam kampanyası için “Geçtiğimiz sezon başladığımız jean çarpma/jean çıkarma konseptini farklı bir yaratıcı uygulama ile yaz sezonunda da devam ettiriyoruz. Bu konsepten yola çıkarak yeni reklam filmimizi yine Akdeniz mizacına uygun bir tarz ve dil kullanarak hazırladık. Bu kampanya ile tüketiciler Jean’ini çıkarıp DeChino pantolon, elbise, capri, şort ve Defacto’nun daha birçok zengin ürününü giyecek ve gerçek rahatlık, gerçek şıklılığı hissedecek” dedi.

Ateş ayrıca, “reklama 1,5 milyon dolar bütçe ayırdıklarını ve yeni kampanyalarının çok ses getireceğine inandıklarını ifade etti.  İhsan Ateş reklam filminin kurgusu ile ilgili,

“Jean’lerinden sıkıntı duyanlar, jean çıkarmada ününü duydukları bir hocaya (Hamdi Alkan’a) başvurarak dertlerini ona açıyor. Hamdi Alkan (Jean çıkaran hoca efendi) jean’lerin ruhu sıktığını, bünyeyi daralttığını ve ızdırap verdiğini söyledikten sonra kendisinin de 5-6 tane jean’i olduğunu, hepsini çıkartıp attığını ifade ediyor. Daha sonra, Defacto’nun DeChino’sunu giydiğini ve rahatladığını da ekliyor. Ardından, yardıma koyularak “Jean Jean çıkacak” müziği eşliğinde yardım isteyen mağdurların Jean’lerini çıkarttırıp yepyeni Defacto DeChino giymelerini sağlıyor. Bu sayede Jean mağdurları gerçek rahatlığa kavuşuyor” açıklamasında bulundu.

Defacto reklamları her zaman şaşırtıyor…

Defacto gerek ürün kalitesi gerekse fiyat politikası ile her dönemde tüketicinin ulaşabileceği nitelikte olmaya özen gösteriyor. Defacto markası sektöre “Jean Amerika’nın Şalvarıdır” sloganı ile adım attı. Akdenizli bir marka olmanın tüm özelliklerini barındıran Defacto,  reklam sloganında Jean’in sözüm ona rahatlığını daha doğrusu yaz kış rahatsızlığını vurguladı.

“Jean Obama’nın Şalvarıdır” çalışması ile devam ettiği reklam kampanyasın da ise Obama’nın Türkiye ziyareti ile günceli yakalama fırsatı doğdu. Son olarak, “Jean Çıkarma”yı gündeme getirdi. Jean giyip dolaşan, ama aslında o jean’lerin içinde hiç de rahat etmeyen örnekleri sergiledi. Bu kişiler için hemen bir “jean çıkarma kabini” yaptı ve içeriye buyur edip “jean”lerini çıkarttı. Jean’ini çıkaran DeChino giydi.

Akdeniz modasının rahatlığını savunan Defacto, genç ve dinamik yapısını sergileyen eğlenceli reklam filmleriyle önümüzdeki sezonlarda da tüketiciyi şaşırtmaya devam edecek.

Reklam Künyesi

Reklam Başlığı: “JEAN ÇIKARMA”
Reklam veren:
DEFACTO
Reklam veren Temsilcisi:
 KEMAL ÖMERCİ
Reklam Ajansı:
 M.A.R.K.A.
Kreatif Direktör:  
HULUSİ DERİCİ
Yaratıcı Ekip:  
BÜLENT YILMAZ
Müşteri İlişkileri:
İLKAY ÜNLÜ, BERİL MARDİN, AYŞENUR BAŞ
Prodüksiyon firması:
MOOD PRODUCTION
Stratejik Planlama: FERAY ŞANSAL, IŞIL SEVİNÇ, GÜL TANERİ
Yönetmen: KETCHE
Kullanılan Mecralar: TV, OUTDOOR, INTERNET

Kaynak: Marketing Türkiye

Categories: Marka Reklamlar